14 Mayıs 2017 Pazar

10 YIL NUTKU

2 Kasım 2013 Cumartesi

GALAXY NOTE 2 ve DİĞER GALAXY TELEFONLARDA WI-FI SORUNU

''seçili wifi AP ile internet kullanılamıyor''

Sanırım benim gibi birçok kişi note 2 ve diğer galaxy modellerde aynı sorunla karşılaşmıştır.

Note 2 telefonumla işyerimde internete girebiliyorken evdeki modemde sorunlar yaşıyordum.
Tüm forumları araştırdım benim gibi yüzlerce aynı sorunu yaşayanlar ve çözüm bulamayanlarla dolu.

Aşağıdaki videoyu izleyip veya http://galaxynote2root.com sitesinden aynı videoyu ve açıklamalarını okuyarak sorunu çözebilir ve note 2 güncellemeleri ile ilgili ayrıca fabrika hataları ve eksiklikleri ile ilgili bilgi alabilirsiniz.




23 Ekim 2013 Çarşamba

ATATÜRK'ÜN TARİH ANLAYIŞI




Tarih milletlerin dolayısıyla insanlığın hafızasıdır.  Tarih bize geçmişteki olayların nasıl cereyan ettiğini öğreterek hali dolayısıyla kendimizi ve insanlığı tanıtır böylece geleceğin nasıl olabileceğine dair ipuçları verir.


Batılılara göre; Türkler medenî kabiliyete sahip değillerdir. Medenî olamadıkları gibi medeniyet düşmanıdırlar. Sarı ırka mensup olan Türkler fethettikleri yerlerdeki medeniyetleri yıkmışlardır. Ayrıca Türklerin yaşadıkları topraklar kendilerine ait değildir.
Batının ön yargılarla ileri sürdüğü bu iddiaların bir kısmı ülkemizde de tesirini göstermiştir. Türkiye’de epeyce bir dönem tarih araştırmaları gelişme göstermedi ve tarih yazarlarımızdan büyük bir kısmı Avrupa tarihlerinden tercümeler yaparak Tarih kitabı yazdıkları için Türklerin ikinci nevi bir insan tipi olduğu yolundaki yanlış bilgiler memleketimizi de istila etmiş bulunuyordu. Bu ön yargılı iddialara cevap verebilmek söz konusu görüşlerin yarattığı olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek için tarihimizin en ince ayrıntılarına kadar araştırılması ve öğretilmesi lazımdır.

Tarihimiz insanlık tarihi kadar eski olmasına rağmen Atatürk'e kadar gerektiği gibi araştırılıp ortaya konulamamıştır.

Kültürdeki süreklilik, milletin devamlılığı ilkesinin yegane temel taşıdır. Kültür tekrar edildikçe çoğalır, güçlenir ve büyür. İşte bu sebeptendir ki; Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Orhun Anıtları’na dair okuduğu kitapta, Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini, töreni kim bozabilir  satırlarının yanına; ''Büyük Nutuk, işte  bu cümleyi anlatmaktadır'' diye, bizzat kendi el yazısı ile not düşmüştür.

Ne tarihçi, ne de dil bilginiydi ama milletin geçmişine yöneliş, onu insanlığın kaynaklarına götürdü. Bütün uygarlıkların kökünü bir ve başlıca dillerin türeyişinde milletin ilk vatanını, aynı kaynak olarak gördü.
Teoriler kurdu, teoriler bıraktı. Fakat şu bir gerçektir ki, bir zaman geldi, Atatürk, dünya yuvarlağı üstünde insanın yüzyıllık macerasını, sanki avucunun içinde seyreder gibi oldu…


Tabii ki Atatürk milli tarihimizin araştırılıp öğretilmesine sadece söz konusu iddialara cevap vermek amacıyla önem vermiş değildir. ''Milli heyecanın ancak milli tarih şuuru ile kuvvetlenebileceğini bilen Atatürk  iktisadi ve siyasi istiklale kavuşturduğu milletini manevi istiklale de kavuşturmak için bu memlekette tarih araştırmalarının gelişmesine büyük önem vermiştir.''
Atatürk son yüzyıllarda Türk milletinin geçirdiği badireler sonucunda oluşan kendine güvensizlik duygusunu ortadan kaldırmanın yegane yolu olarak milli tarih şuurunun canlandırılması gerektiğini ''Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır'' sözü ile pekiştirmiştir.
Türk Tarihini belgelere dayalı olarak tarih yöntembilim ilkeleri çerçevesinde araştırmak, yapılan çalışmaları desteklemek, sonuçları yayınlamak gibi amaçlarla Türk Tarih Kurumu kurulmuştur. Bugün de Türk Gençliği Atatürk’ün gösterdiği yolda ilerlerken en büyük kuvvet kaynağını yine kendi tarihinde bulacaktır.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !

21 Ekim 2013 Pazartesi

RTÜK Reklam Yayın Kuralları

(6112 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun)
Televizyon ve radyo yayın hizmetlerinde reklâm ve tele-alışveriş
•          Tele-alışveriş yayınları hariç her türlü reklâm yayınlarının oranı, bir saat başından bir sonraki saat başına kadarki yayın içinde yüzde yirmiyi aşamaz.  
•          İlk maddedeki orana, program desteklemesi ve yayıncının kendi programlarının tanıtımlarına ayrılan süre ile ürün yerleştirme dâhil değildir. •          Sinema ve televizyon için yapılmış filmler ile haber bültenleri ve çocuk programları planlanan yayın süreleri otuz dakikadan fazla olması hâlinde, her otuz dakikalık yayın süresi için bir kez olmak üzere reklâm ve tele-alışverişle kesilebilir. •     İlk maddede belirtilen süreden bağımsız olarak, sesli ve görüntülü bir uyarı ile açıkça belirtilerek, kesintisiz en az onbeş dakika süreyle tele-alışveriş yayını yapılabilir. Bu yayının süresi bir gün içinde toplam bir saati aşamaz.•       Ücretsiz yayınlanan ve Üst Kurul tarafından tavsiye edilen kamu hizmeti duyuruları reklâm sürelerine dâhil edilmez.• Dinî tören yayını içine hiçbir şekilde reklâm ve tele-alışveriş yayını yerleştirilemez.
Belirli ürünlerin ticarî iletişimi 
•          Alkol ve tütün ürünleri için hiçbir şekilde ticarî iletişime izin verilemez. 
•          Reçeteye tâbi ilaçlar ve tedaviler hakkında ticarî iletişim yapılamaz. 
•          Reçeteye tâbi olmayan ilaçlar ve tedavilerin reklâmları dürüstlük ilkesi çerçevesinde, gerçeği yansıtan ve doğrulanması mümkün unsurlardan oluşacak şekilde hazırlanır. 
•          İlaçlar ve tıbbî tedaviler için tele-alışverişe izin verilemez. 
Program desteklemesi
•          Bir program tamamen veya kısmen destek görmüşse, bu husus programın başında, program içindeki reklâm kuşaklarına giriş ve çıkışta ve programın sonunda uygun ibarelerle belirtilir. Program tanıtımlarında programı destekleyene atıfta bulunulamaz.
•          Desteklenen programlarda, destek verene veya üçüncü bir kişiye ait mal ve hizmetlere atıfta bulunulamaz ve bunların alınması, satılması ve kiralanması teşvik edilemez.
•          Programlar, ticarî iletişimi yasaklanmış olan mal ve hizmetlerin üretimi veya satışıyla iştigal eden gerçek ve tüzel kişilerce desteklenemez. Tıbbî ürünleri üreten, pazarlayan veya satan ya da tıbbî tedavileri pazarlayan veya sunan gerçek ve tüzel kişilerin program desteklemesinde bulunması hâlinde, gerçek ve tüzel kişilerin ismi, markası, logosu veya imajı program desteklemesinde kullanılabilir; ancak gerçek ve tüzel kişilerin üretim veya satışını yaptığı reçeteye tâbi tıbbî ürünler veya tıbbî tedaviler kullanılamaz. 
•          Haber bülteni ve dinî tören yayınlarında program desteklemesine izin verilemez. 
•          Program desteklemesinin, medya hizmet sağlayıcının editoryal bağımsızlığını ve sorumluluğunu etkilemesine izin verilmez. Programın başında, program içindeki reklâm kuşaklarına giriş ve çıkışta ve programın sonunda program desteklemesi yapıldığı belirtilirken, programı destekleyenin ürün veya hizmetlerinin kiralanması veya satın alınması doğrudan teşvik edilemez ve ürün veya hizmetlere aşırı vurgu yapılamaz. 
Ürün yerleştirme
•          Sinema ve televizyon için yapılmış filmler, diziler ile spor ve genel eğlence programları haricinde, yayınlarda ürün yerleştirmeye yönelik uygulamalara yer verilemez. Ürün yerleştirme uygulamaları ticarî iletişimle ilgili düzenlemelere tâbidir.
•          Üst Kurul tarafından belirlenecek şartlarda, belirli mal ve hizmetlerin ücretsiz olarak program içine dâhil edildiği durumlarda da ürün yerleştirmeye izin verilebilir. 
•          Ürün yerleştirmenin, medya hizmet sağlayıcının editoryal bağımsızlığını ve sorumluluğunu etkilemesine izin verilmez. Ürün yerleştirmede, ürün veya hizmetlerin kiralanması veya satın alınması doğrudan teşvik edilemez ve ürüne aşırı vurgu yapılamaz. İzleyiciler, programın başında, sonunda ve reklâm arası sonrasında program başladığında, ürün yerleştirmenin varlığı hakkında açıkça bilgilendirilir.
•          Haber bültenlerinde, çocuk programlarında ve dinî programlarda ürün yerleştirmeye izin verilmez. 
•          Ticarî iletişimi yasaklanmış ürünlerin ürün yerleştirmede kullanılmasına izin verilmez.


15 Ekim 2013 Salı

AVRUPA BİRLİĞİ DEĞİL, TÜRK BİRLİĞİ DİYORUZ!..




AVRUPA BİRLİĞİ DEĞİL, TÜRK BİRLİĞİ DİYORUZ!..




TürkBirDev bir Devletler Birliği projesidir; dolayisi ile devletlerimizin;


- İç işlerine karışmaz,

- Birbirleri ile olan ilişkilerini geliştirmeye yönelik calışmalar sürdürür,

- Ortak bir dış siyaset oluşturmasını ve uluslararası araneda parallel hareket etmelerini 

sağlamayı amaçlar.

Ve ayrica;

- Hic bir partiye mensup değildir, ama her partiden insan içerir,

- Hiç bir gruba veya cemiyete bağlı değildir ama her gruptan ve cemiyetten olan Türklere 

açık ve kucaklayıcıdır,

- Bir dernek değildir. Vatan ve millet için çalışan her kişi, kuruluş ve derneklerin daha da 

başarılı olabilmeleri için katkıda bulunan bir topluluktur.


VARLIĞIMIZ TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN..

11 Ekim 2013 Cuma

Bayramlar





Ulusal bayramlar; birlik ve beraberlik duygusu içinde ''Güçlü Millet'' olmayı,  dini bayramlar da akraba ve komşuluk ilişkileri içinde;  yardımlaşma, kardeşlik ve insanlık duygusunu hatırlamamız daha da önemlisi yeni nesillere bu kültürel kodlarımızı  aktarmamız için önemli birer vesiledir.

Ne hikmetse bir kesim ''bayram'' deyince sadece dini bayramları, bir kesim de sadece ulusal bayramları anlıyor ya da anlamak istiyor.
Biri kör, diğeri sağır kalıyor. Yani her ikisi de bakıma muhtaç.

Kahraman, onurlu ve yeryüzüne medeniyet aşılayan ender toplumlardan olan ulusumuzun  bayramlarda bile sevinmesini ve birlik olmasını istemeyen nice bahtı kara ve gudubet düşmanların hevesleri kursaklarında kalır inşallah. İçlerindeki zehir elbet kendilerini de öldürür.


''Kurban Bayramınızı ve şimdiden 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı Kutlar, sağlıklı ve mutlu günler dileriz.''


www.atokyayinlari.com

6 Aralık 2012 Perşembe

Türkler'in Anadolu'ya girişini Malazgirt'ten çok önceye taşıyan keşif!..













Tarihçiler ; Türkler'in Anadolu'ya girişinin Malazgirt'ten çok önceye dayandığını zaman- zaman söylerlerdi. Bunu da çoğunlukla yabancı kaynaklara dayandırırlardı. Ama bu bir varsayım olmaktan öteye gidemiyordu. Çünkü tarih yazmak belge ile, ispat ile olur. Öbür  türlü bu varsayım, bir hikayeden ya da efsaneden öteye geçemezdi.

Atatürk  de büyük değer verdiği  ''Türk Tarih Tezini '' aslında bu anlama yönelik kutsal bir görev olarak görüyordu.

Onun en büyük hedefi;  ''kendi tarihimizi batılıların bize dikte ettirmeye çalıştığı gibi değil, kendi tarihi kaynaklarımıza, belgelerimize inerek kanıtlarıyla ortaya koymaktı.''
Yıllardır "Taştaki Türkler"in izini süren Yapımcı – Yönetmen Servet Somuncuoğlu, ''Sibirya'dan Anadolu'ya Taştaki Türkler'', Saymalıtaş - Gökyüzü Atları '' adlı iki muhteşem eserden sonra  "Damgaların Göçü" belgeseli ve ''Damgaların Göçü -Kurgan'' kitabı ile Anadolu arkeolojisinin en önemli keşiflerinden birine imza attı.
''Damgaların Göçü - Kurgan '' gerçek bir keşfin öyküsüdür. Anadolu'nun ortasında bugüne kadar meçhul kalmış Güdül ve civarı Türk kaya resimleri ve Türk yazıtları. Bu keşif Ankara'nın batısında Güdül-Beypazarı arasında yer alan Güdül Dağı ve uzantılarında gerçekleşmiştir.
Çok sayıda görsel malzemenin bulunduğu eser 14 ana bölümde Türkçe / İngilizce olarak hazırlanmıştır.
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu, Doç. Dr. S. Yücel Şenyurt, Doç. Dr. İsmail Doğan, Dr. Mustafa Aksoy, Dr. Cengiz Saltaoğlu, Öğr. Gör. Atakan Akçay, Arkeolog Yunus Ekim, Tarık Emre ve yerel rehber olarak Cemil Söylemezoğlu bu eşsiz esere danışmanlık yaptılar.

KİTAP HAKKINDA :

Türk mezarı olarak bilinen Kurganların Anadolu’daki varlığı ve zamanı, Türklerin Anadolu coğrafyasındaki tarihini ortaya koyacak en önemli unsurlardandır. Bu bakımdan Türk tarihçilerinin bu konuları alışageldikleri ölçünün dışına çıkarak, Anadolu tarihini yeniden farklı bir biçimde ele almak ve Türk tarihinin 1071’de başladığı tezinden sıyrılıp, yeni araştırmalara imza atmak durumundadırlar. Ancak zengin Anadolu tarihini yeniden yazabilmenin o kadar kolay bir iş olmadığı da bilinmelidir. Bunun için değişik disiplinlerden bilim adamlarının bir araya gelmesi  gerekiyor.
İşte bu tarihin araştırılmasında en ilgi çekici konulardan bir tanesi de tamgalardır. Çünkü tamgalar Türk tarihinin âdeta yazılı kaynakları olup, kilimlerde, halılarda, kayalarda yer almakta ve toplumun her birinin hangi yörelerde, hangi coğrafyalarda yaşadıklarını ve kültürlerinin devamını gösteren en önemli unsurlardan biri olarak görülmektedir.

''Damgaların Göçü'' kitabı zannediyorum ki, yukarıda belirttiğimiz gibi, Türklerin hangi coğrafyalarda yaşadığını ortaya koyacak ve Anadolu tarihinin yeniden yazılmasının gerektiğine dair en önemli çalışmalardan birisi olacaktır.

                                Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu -
                              Türk Tarih Kurumu Eski Başkanı


Damgaların Göçü, Türklerin binlerce yıllık tarihini, Türk kültürünü, Türk dilini geçmişten bugüne getiren bir çalışma.

Buradaki kaya resimleri Tom nehri kıyısında gördüğüm kaya resimlerine çok benziyor. Bir fark var, ben oradaki kaya resimlerinde yazı görememiştim harfler yoktu. Ama burada harfler var ve bu harfler Orhun Abideleri’nde kullanılmış olan Göktürk yazısına çok benziyor. Hatta bazı harfler bire bir aynı.  İşte ‘’D’’ harfinin, ‘N’’ harfinin, ‘’K’’ harfinin aynen burada olduğunu görüyoruz. Gerçekten çok ilgi çekici, geniş bir coğrafyada Orhun Abideleri’nde kullanılan harflerin, Göktürk harflerinin kullanılmış olması Türk kültürünün yaygınlık alanını bize gösteriyor.

     Prof. Dr. Şükrü Haluk  Akalın - Türk Dil Kurumu Başkanı


.....Türk’ler nerede çok yoğunlukta yaşadılarsa, orada çok fazla kaya resimleri ve yazıtları bıraktılar. Abakan, Altaylar, Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan’ın bir kısmı, Azerbaycan ve Anadolu olmak üzere pek çok mekânda bunun örneklerini görüyoruz. Anadolu’nun büyük kesiminde bulunan Türk’lere ait kaya resimleri ve yazıtları M.Ö.’ki çağlardan itibaren M.S.’ki devirlerde Anadolu’nun nasıl Türkleştiğini ispat etmektedir.

Böyle bir açıdan bakıldığında yazılı tarih ile kaya resimleri üzerindeki tarihi birleştirerek yeni bir tarih teorisini ortaya rahatça koyabiliriz. Bunun yanında kaya resimlerinin teker - teker analitik, üslup, sitil, sanat ve diğer açılardan değerlendirmeleri de yapılmalı, bunlar hakkında yüzlerce, binlerce çalışma meydana getirilmelidir.

Türkler, anayurt olan Güney Sibirya bölgesinden,  yani Abakan’dan dünyanın değişik yerlerine gerçekleştirdikler göçler vasıtasıyla yayıldılar.

Bu göçleri M.Ö. büyük 7 göç, M.S. ise 13 büyük göç olarak tespit edebiliyoruz. Bunların hepsi kitleler halinde yayılma idi. Söz konusu yayılmalar neticesinde Kuzey Çin, Moğolistan, Kırgızistan, Tanrı Dağları, Doğu Türkistan, Hindistan, Batı Türkistan dediğimiz bölge, Harezm, Ural Dağları, Avrasya’nın batı bozkırları, Balkanlar Türkleşti. Daha sonraki asırlarda da Anadolu’nun hatta Ön Asya’nın Türkleştiğini görüyoruz. Bunların hepsi göçler sayesinde gerçekleşti. Türk’ler gittikleri yerlerde kendi damgalarını da bıraktılar.
Bu damgaları bilinen tarihî devirlerde mimarî eserlerde görebiliyorduk; ama bizi esas heyecanlandıran, ilk göçler esnasında Türk’lerin gittikleri yerlerdeki kayaların üzerine kendi hatıralarını bırakmış olmalarıdır.

             Prof.Dr. Ahmet Taşağıl
          Mimar Sinan Ünv. Fen-Ed. Fak. Tarih Bölümü Başkanı

Ankara Güdül Salihler Köyü kaya resimleri alanında bizim açımızdan en dikkat çekici yönlerden birisi Eski Türk runik alfabesiyle yazılmış yazıtların bulunması. Bunlar Eski Türk runik alfabesinin iki ayrı değişkesiyle yazılmış yazıtlar. Bunlardan birisi, Batı Türk runik alfabesiyle yazılmış olanlar. Ötekisi ise, Doğu Türk runik alfabesi de diyebileceğimiz ve daha çok tanınan Orhun-Yenisey alfabesiyle yazılmış olanlar. Batı Türk Runiği bizde pek fazla bilinen, tanınan bir  Türk runik alfabesi çeşidi değil. Batı Türk runik alfabesinin daha çok Kafkasya, Karadeniz’in kuzeyi ve Doğu Avrupa’da kullanılmış olduğu biliniyor. Ancak Anadolu’daki örneklerine ilk kez olarak Ankara Güdül Salihler Köyü kaya resimleri alanlarında ve benzerlerine de yine Ordu Mesudiye Esatlı köyü kaya resimleri alanında rastlıyoruz.

Ankara Güdül Salihler Köyü kırsalındaki kaya resmi alanlarında saptanan runik yazılı belgeler Türklerin Anadolu’daki çok eski varlığı ve sahipliğinin birer doğrudan kanıtı ve tapu senedi konumundadırlar. Bu yazıtlar kuşkusuz, Türklerin 1071 yılından çok daha önceleri de Anadolu’da bulunmuş ve yerleşmiş olduklarına ilişkin doğrudan birer kanıt oluşturmaktadırlar.

                                       Dr. Cengiz Saltaoğlu - Araştırmacı

Eser Adı                               : Damgaların Göçü / Kurgan / 
                                                 Ankara Güdül Kaya Resimleri
Dil                                          : Türkçe- İngilizce
İngilizce Adı                        : The Migration of Tamga / Stamps-Kurgan
                                                 Ankara Güdül Rock Engravings
Yazı ve Fotoğraflar            : Servet Somuncuoğlu
Tercüme                                : Seval Yılmaz Crump
Kitabın Türü                        : Türk Tarihi - Kaya Yazıtları- Fotoğraf
Cilt Bilgisi                            : Bez Ciltli- Sömiz Kapaklı- Karton Kutulu,
Kağıt Bilgisi                         : 170 gr. Mat Kuşe
Basım Bilgisi                        : 1. Basım / Eylül-2012
Kitap Boyutları                    : 30x30x10
İSBN                                       : 978-605-885-60-3-5
Etiket Fiyatı                           : 300 TL 

isteme adresi : bilgi@atokyayinlari.com